21 Haziran 2012 Perşembe

hani simsiyah bulutlar kaplar ya gök yüzünü...güneş, bulutların gölgesinde kalır... bir fırtına çıkar ya rüzgar herşeyi savurur... ve ardından başlar ya yağmur,  ansızın... ıslanırsın yağmurdan, kaçacak, sığınacak bir yer ararsın ya... dinmesini beklersin yağmurun, bir çatının altında... o siyah bulutları getiren rüzgarların, getirdiği gibi götüremesini, havanın aydınlanmasını, güneşin yüzünü göstermesini beklersin...  ve bilirsinki o bulutlardan sonra gök kuşağının çıkacağını... bilirsin ve beklersin bir çatının altında... bilirsin aslındaçok uzak değildir o gökkuşağı... nisan yağmurları gibi gelip geçer o yağmur, ardından kavuşursun gökkuşağına...

ben de bekledim o gökkuşağını... bir sürü yağmur, fırtına atlattım, hep sığınacak bir çatı buldum kendime...ıslanmamı izin vermedim...en sonunda sen çıktın karşıma... kara bulutlar yerini, beyaz bulutlara bıraktı...güneş gözükürken başladın yağmaya... işte o zaman gördüm ben seni... tüm renkleri sende gördüm, sende tanıdım... beklediğim gökkuşağım sendin, onu anladım... ve attım kendimi yağmurun altına...sana kavuşmak için ıslanmam gerekliydi ama ben hazırdım ıslanmaya...  ıslana ıslana yürüdüm sana...

bir rüzgar savurdu bulutları... bulutlarla birlikte başka diyarlara gittin... ardında,  ıslak bir şekilde kaldım ben... ıslandığıma hiç üzülmedim... çünkü yıllardır beklediğim gökkuşağına ulaşmaktı benim amacım... bu yolda ıslanmayı göze almak lazımdı... ben göze aldım ıslanmayı ama sana da kavuşamadım... ama şunu anladım; bir amacın varsa hayatta, amacına ulaşmak için at adımını...ıslanmaktan korkma...hayat çok kısa çünkü bir daha karşına çıkmayabilir ardığın gökkuşağın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder